GİRİŞ
Obezite prevalansı ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır. Eşlik eden komorbiditeler ve komplikasyonlarla birlikte ciddi bir morbidite ve mortalite etkeni olmakta ve sağlık sistemine ağır bir yük getirmektedir. Bu nedenle obezitenin etkilerinin erken dönemde ortaya konması ve obezite tedavisinin yanında, obeziteye eşlik eden patolojilere karşı da gerekli önlemlerin alınması hayati önem taşır (1,2).
Obezitede değerlendirilmesi gereken belki de en önemli parametre visseral adipozitedir. Visseral yağ dokusu kardiyo-metabolik patolojilerle ilişkili bulunmuştur ve düzeyi bu hastalıklar açısından risk belirlemede değerlidir. Visseral yağ dokusu günümüzde biyoelektriksel impedans analizi, dual enerji X-ışını absorptiometrisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi yöntemlerle ölçülebilmektedir. Ancak bu yöntemler pratik olmayıp maliyet getirdikleri ve bazıları her hastanede/obezite merkezinde bulunmadığı için visseral adipoziteyi belirlemede yeni yöntemlere ihtiyaç vardır (1-3).
Visseral adipozite indeksi (VAİ) ve lipid birikim ürünü indeksi de (LBÜİ) bu konuda kullanılan yeni yöntemlerdir. Her ikisi de, temel olarak antropometrik veriler ve lipid profili ile hesaplanan matematiksel modellerdir ve visseral adipozite, adipozit disfonksiyonu, insülin direnci (HOMA-IR), metabolik disfonksiyon ve kardiyometabolik riski göstermede kullanılırlar. Böylece basit bir formülasyonla eşlik eden önemli sağlık risklerini öngörüp erken önlem alınmasına yardımcı olabilirler (4,5).
Burda; obezitede, metabolik sendrom (MS) olan ve olmayan hastalarda, VAİ ve lipid birikim ürünü ilişkisinin değerlendirilerek bunların MS için bir prediktör olup olamayacağını belirlemek, ayrıca diğer biyokimyasal parametreler, antropometrik ölçümler ve hepatosteatozla ilişkilerini değerlendirmek amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER
Hastanemiz obezite polikliniğine Ocak-Şubat 2020’de ilk kez başvuran, 18-80 yaş arası tüm hastalar çalışmaya alındı. Kontrol hastaları çalışma dışında tutuldu. Hastaların yaş, cinsiyet, boy, kilo, vücut kitle indeksi (VKİ), bel çevresi (BÇ), kalça çevresi (KÇ), bel/kalça (B/K) oranı, biyokimyasal parametreler [açlık kan şekeri (AKŞ), trigliserid (TG), yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL), HOMA-IR], hepatosteatoz derecesi (batın ultrasonografi ile saptanmış), [tansiyon arteriyel (TA) değeri, diabetes mellitus (DM) ve hipertansiyon (HT)] varlığı kaydedildi. Ulusal Kolesterol Eğitim Programı-Yetişkin Tedavi Paneli-III (NCEP-ATP-III) kriterlerine göre MS varlığı belirlendi. Sabit formülasyonlara göre VAİ ve LBÜİ hesaplandı (Tablo 1, 2). Sonuçlar arasındaki ilişki SPSS ile değerlendirildi.
Çalışma 1964 Helsinki Deklarasyonu’na uygun şekilde yapılmıştır. Bu çalışma Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır (onay numarası: 2254, tarih: 27.04.2020) ve hastalardan hasta onamı alınmıştır.
İstatistiksel Analiz
Verilerin tanımlayıcı istatistiklerinde ortalama, standart sapma, medyan en düşük, en yüksek, frekans ve oran değerleri kullanılmıştır. Değişkenlerin dağılımı Kolmogorov-Smirnov test ile ölçüldü. Nicel bağımsız verilerin analizinde Mann-Whitney U test ve bağımsız örneklem test kullanıldı. Nitel bağımsız verilerin analizinde ki-kare test, ki-kare test koşulları sağlanmadığında Fisher’s exact test kullanıldı. Analizlerde SPSS 26.0 programı kullanılmıştır.
BULGULAR
Çalışmaya obezitesi olan 48 kadın, 1 erkek, toplam 49 kişi dahil edilmiştir. Otuz iki hastada (%65,3) MS mevcuttur. Araştırılan parametrelere dair verilerin ortalama ve medyan değerleri Tablo 3’te verilmiştir.
MS olan ve olmayan grupta hastaların yaşları, cinsiyet dağılımı, boy, kilo, BÇ, KÇ, B/K oranı, VKİ değerleri anlamlı (p>0,05) bir farklılık göstermemiştir. MS (+) olan grupta AKŞ, HOMA-IR ve TG düzeyi, VAİ, LBÜİ, DM ve HT oranı MS (-) olan gruptan anlamlı (p<0,05) olarak daha yüksektir. MS olan ve olmayan grupta hastaların HDL değeri ve hepatosteatoz dereceleri anlamlı (p>0,05) bir farklılık göstermemiştir (Tablo 4, Şekil 1).
VAİ ile lipid birikim ürünü arasında anlamlı (p<0,05) pozitif korelasyon gözlenmiştir. VAİ ile TG değeri arasında anlamlı (p<0,05) pozitif, HDL değeri arasında anlamlı (p<0,05) negatif korelasyon gözlenmiştir. VAİ ile yaş, AKŞ, HOMA-IR, VKİ, BÇ, KÇ, B/K oranı arasında anlamlı (p>0,05) korelasyon gözlenmemiştir (Tablo 5).
Lipid birikim ürünü ile TG, AKŞ, HOMA-IR, BÇ, B/K oranı değeri arasında anlamlı (p<0,05) pozitif korelasyon gözlenmiştir. Yaş, HDL, VKİ, KÇ ile anlamlı (p>0,05) korelasyon gözlenmemiştir (Tablo 5).
Hepatosteatoz grade (0-1) ve grade (2-3) olan grupta hastaların yaşları, cinsiyet dağılımı, boy, kilo değerleri anlamlı (p>0,05) bir farklılık göstermemiştir. Hepatosteatoz grade (2-3) olan gruptaki hastaların VKİ’si hepatosteatoz grade (0-1) grubu hastalara göre anlamlı (p<0,05) olarak daha yüksektir. Hepatosteatoz grade (0-1) ve grade (2-3) olan grupta hastaların BÇ, KÇ, B/K oranı, AKŞ, HOMA-IR, TG, HDL, VAİ, LBÜİ değerleri, DM, HT, MS oranı anlamlı (p>0,05) bir farklılık göstermemiştir (Tablo 6).
TARTIŞMA
Obezite; vücutta sağlık için risk oluşturacak derecede anormal yağ birikimidir (6). İnsanda bej/kahverengi adipozitler de bulunmasına rağmen, yağ dokusunun çoğu beyaz adipozitlerden oluşur. Enerji depolanmasından sorumlu olan beyaz yağ dokusu aslen deri altında bulunur. Ancak visseral yağlanma; karaciğer, kalp ve kaslarda ektopik yağlanmaya sebep olduğunda düşük düzeyli kronik enflamasyon, HOMA-IR ve bunların sonucunda metabolik komplikasyonlara, ek olarak da kardiyovasküler hastalıklara yol açar (7,8).
MS obeziteye eşlik eden hastalıkların başında gelir. Tanımlamada en sık NCEP-ATP-III kriterleri kullanılır. BÇ’de artış, TA yüksekliği veya HT tedavisi alıyor olmak, KŞ yüksekliği veya DM tedavisi alıyor olmak, TG yüksekliği ve HDL düşüklüğü tanı kriterlerini oluşturur. Obezitesi olan bireylerde bu kriterlerin taranması ve MS varlığı durumunda gerekli önlemlerin alınması obezite-ilişkili morbidite ve mortalitenin önlenmesi açısından önem taşır (8,9). Bizim çalışmamızda da MS hastaların üçte ikisinde mevcuttur ve AKŞ, HOMA-IR, TG düzeyi, VAİ ve LBÜİ bu grupta yüksek bulunmuştur.
VAİ ve LBÜİ’de visseral adipoziteyi belirlemek için kullanılmaya başlanan yeni yöntemlerdir. BÇ ve VKİ gibi basit antropometrik ölçümler ve TG ve HDL gibi biyokimyasal parametreler kullanılan bir formülasyondur. Kadın ve erkek için sabit değerler değişmektedir (5).
VAİ öglisemik, hiperinsülinemik klemp çalışmalarında peripheral glukoz kullanımıyla pozitif korelasyon göstermiştir. Tip 2 DM, MS, kardiyovasküler hastalıklar ve polikistik over sendromuyla ilişkili olduğunu gösteren pek çok araştırma yayınlanmıştır (10). Bizim çalışmamızda da MS olan grupta VAİ, olmayan gruba göre yüksek ve aterojenik dislipidemi profiliyle de korele bulunmuştur. Ancak HOMA-IR ve VKİ’yle ilişki saptanamamıştır. Bu; VAİ’nin MS’yi oluşturan parametrelerin tekli etkisinden çok, tanı koyduracak şekildeki kombinasyonuyla daha güçlü ilişkisi olduğu düşüncesini doğurmuştur. Nitekim farklı çalışmalarda da VAİ ile MS ilişkisi bu düşünceyi destekler şekilde gösterilmiştir (11,12).
LBÜİ, BÇ ve TG düzeyi kullanılarak hazırlanmış bir formülasyona dayanır. İnsülin direncini yansıtmada ve kardiyovasküler hastalık riskini öngörmede VKİ ve BÇ’den daha etkili bulunmuştur (4,13). Glukoz/insülin homeostazisi ve antropometrik verilerle olduğu kadar diyet patterniyle de ilişkilidir ve ucuz bir indirekt visseral adipozite ölçüm yöntemi alternatifidir (14). Chiang ve Koo (15) yaptığı çalışmada LBÜİ’nin MS’yi predikte ettiği görülmüştür. Bizim çalışmamızda da MS’si olan hastalarda LBÜİ yüksek bulunmuştur.
Hepatosteatozda VAİ genellikle yüksektir ancak direkt steatozla ilişkili bulunmadığını, bu konuda zayıf tanısal gücü olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur. BÇ karaciğer yağlanması için daha güçlü bir prediktör olarak görülmektedir (16,17). Çalışmamızda hepatosteatoz derecesi VKİ ile ilişkili bulunmasına rağmen MS, bu verilere paralel şekilde VAİ ya da LBÜİ ile ilişkili bulunmamıştır. Ancak yine de, özellikle MS yokluğunda, VAİ’nin adipoz doku disfonksiyonu için bir belirteç olabileceği düşünülmektedir (18).
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Hasta sayısının kısıtlı olması ve aynı parametrelere obezitesi olmayan bireylerde bakılmamış olması çalışmanın kısıtlılıklarıdır.
SONUÇ
Obezitesi olan bireylerde VAİ ve LBÜİ MS ve MS’yi oluşturan parametrelerle ilişkilidir. Basit bir formülasyonla hesaplanarak enflamasyon düzeyi, adipozit disfonksiyonu ve metabolik ve kardiyovasküler risklerin belirlenmesinde pratik bir araç olarak kullanılabilir.
Etik Komite Onayı: Bu çalışma Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır (onay numarası: 2254, tarih: 27.04.2020).
Hasta Onamı: Hastalardan hasta onamı alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazar Katkıları: Cerrahi ve Medikal Uygulamalar - F.A.; Konsept - F.A.; H.U.A., Ş.D.; Tasarım - F.A., H.U.A., Ş.D.; Veri Toplanması ve/veya İşlemesi - F.A., Ş.D.; Analiz ve/veya Yorum - F.A., Ş.D.; Literatür Taraması - F.A., H.U.A., Ş.D.; Yazıyı Yazan - F.A., H.U.A.
Çıkar Çatışması: Yazarların beyan edecek çıkar çatışması yoktur.
Finansal Destek: Yazarlar bu çalışma için finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.