ÖZET
Amaç:
Bibliyometrik çalışmalar, yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeksi gibi parametrelerinin değerlendirildiği ve bilim alanındaki üretim hakkında bilgi sahibi olunmasını sağlayan çalışmalardır. Çalışmamızda ülkemizde eğitim kurumlarında görev yapan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının, Scopus veri tabanı kullanılarak belirlenen yayın, atıf sayıları, h-indeksleri ile cinsiyet, çalıştıkları kurum ve unvanın bunlara etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler:
TARD Eğitim Kurumları Rehberi ve kurumların web siteleri aracılığı ile belirlenen ülkemizde eğitim kurumlarında çalışan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının yayın sayıları, alıntı sayıları ve h-indeksleri, Scopus veri tabanı kullanılarak belirlendi.
Bulgular:
Çalışmamıza ülkemizde eğitim kurumlarında anesteziyoloji ve reanimasyon alanında çalışan toplam 1.512 akademisyen dahil edidi. Anesteziyoloji ve reanimasyon alanındaki akademisyenlerin Scopus veri tabanındaki yayın sayısı ortalaması 20,27±23,90, atıf sayısı ortalaması 148,32±270,41 ve h-indeks ortalaması 4,57±4,36 olarak belirlendi. Profesörlerin yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları, doçent, doktor öğretim üyesi, öğretim üyesi uzman ve uzmanlardan anlamlı olarak yüksek bulundu. Erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları, kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarından anlamlı olarak yüksek bulundu.
Sonuç:
Çalışmamız ülkemizde eğitim kurumlarında çalışan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının bilimsel üretimlerini gösteren önemli bibliyografik parametrelerin ve h-indekslerinin değerlendirildiği ilk çalışmadır. H-indeksi akademik gücü ortaya koymada etkili bir parametredir ve çalışmamızda cinsiyet, çalışılan kurum ve unvanın bibliyografik parametreler üzerine etkili olduğu belirlenmiştir.
GİRİŞ
Bibliyometrik çalışmalar, akademik üretkenliğin nicel yöntemlerle değerlendirildiği, bilimsel yayınların ve bilim üretenlerin etkinlikleri konusunda bilgi sahibi olunmasını sağlayan çalışmalardır (1-3). İlk bibliyometrik çalışma 1987 yılında Garfield tarafından “The Journal of the American Medical Association (JAMA)” da “JAMA’da Yayınlanan En Çok Atıf Alan 100 Makale” başlığı ile yayınlanmıştır. O zamandan beri farklı akademik alanlarda pek çok bibliyometrik çalışma yapılmıştır ve bibliyometrik parametreler akademik üretkenliğin değerlendirmesinin önemli bir parçası haline gelmiştir (4,5). Birçok parametre yazarları ve dergileri değerlendirmek için kullanılmaktadır. Bunlar arasında, yayın sayısı, atıf sayısı, Hirsch-indeksi (h-indeksi), m-bölüm, hc-indeksi, e-indeks, g-indeksi, i-10 [in] indeksi, derginin etki faktörü, Eigenfactor, makale etki skoru, SCImago dergi sıralaması, yayın başına kaynağa göre normalleştirilmiş etki gibi ölçümler ve indeksler sayılabilir (1-3).
H-indeksi, akademik üretkenliği değerlendirmenin önemli bir ölçüsü olarak yaygın şekilde kabul edilmiştir (6). Bilim insanlarının hem üretkenliğini hem de alıntı etkisini ölçen bir metriktir (7). Basitçe bilim insanının makalelerinden aldığı atıflara, en çok alıntı yapılan makalelerine ve yayın sayısına dayanmaktadır (8). İndeks ayrıca akademik dergilerin, bölümlerin, üniversiteler veya ülkeler gibi bir grup bilim insanının üretkenliğini ve etkisini ölçmek için de uygulanabilir (9).
Scopus veri tabanı, 2004 yılında Elsevier tarafından başlatılan, en büyük çevrimiçi bibliyometrik veri tabanıdır. PubMed’de yer almayan sosyal ve fiziksel bilimlerden makaleler de dahil olmak üzere, 1966’dan itibaren tüm ana disiplinlerden yayınlanan dergi makalelerini içerir (10). Scopus veri tabanının önemli bir avantajı, makaleleri bağlılık ve ortak yazarlar temelinde yazara göre gruplandıran, yazarın çalışma yerini de içeren, bireysel yazar kimliğidir. Benzer adlara sahip yazarlar, listelerinin doğruluğunu korumak için hataları veya eksiklikleri bildirebilirler ve bu özellikler ile ayırt edilebilirler (11). Bunun aksine, PubMed, Google Scholar ve Web of Science, yazarları gruplandırmak için belirli metin dizelerini arar, böylece benzer adlara sahip yazarlar ayrılmamış olur. Bunun yanında Google Scholar bir abonelik ve kayıt sistemi de içermektedir ve bu nedenle kayıt ya da abone olmayan akademisyen Google Scholar taramasında görülememektedir (12).
Tıbbın pek çok alanında h-indeksi ile ilişkili çalışmalar yapılmıştır (13-15). Farklı ülkelerde yapılan geçmiş çalışmalarda cinsiyetin ve akademik unvanın h-indeks ve bibliyometrik parametreler üzerine etkili olduğu, akademi içerisinde cinsiyet eşitsizliğinin bulunduğu vurgulanmıştır (13-15). Yaptığımız literatür analizinde farklı ülkelerde akademisyen olarak çalışan anesteziyoloji uzmanlarının h-indekslerinin Scopus veri tabanında araştıran ve bibliyometrik verileri kullanan çalışmalar olmasına rağmen, ülkemizde Scopus veri tabanının kullanıldığı böyle bir çalışma bulunmamaktadır.
Çalışmamızda amacımız ülkemizde akademik kadrolarda görev alan tüm anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının, Scopus veri tabanında belirlenen yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeksi analizini yapmak ve cinsiyet, çalışılan kurum ile unvanın bibliyometrik parametreler üzerine etkisini değerlendirmektir.
YÖNTEMLER
Dokuz Eylül Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay alındıktan sonra (karar no: 2020/16-05, tarih: 13.07.2020), TARD Eğitim Kurumları Rehberi ve T.C. Sağlık Bakanlığı’nın, devlet ve özel üniversitelerin, eğitim ve araştırma hastanelerinin anonim kullanıma açık olan kurumsal web sitelerinde bir eğitim kurumunda halen çalışmakta olan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının listesi 15.07.2020 tarihine kadar olacak şekilde taranarak; ülkemizde üniversiteler ve eğitim araştırma hastaneleri bünyesinde görev yapmakta olan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının listesi oluşturuldu. Veri analizine dahil edilen anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının tarama tarihindeki profesör, doçent, yardımcı doçent, doktor öğretim üyesi, öğretim üyesi uzman ya da uzman doktor olarak akademik unvanları, cinsiyetleri, anabilim dalı başkanı olup olmadıkları kayıt edildi. Eksik cinsiyet verileri Google, LinkedIn aracılığıyla belirlendi. Akademik kadroları tam olarak belirlenemeyen öğretim üyeleri ve emekli öğretim üyeleri çalışmadan çıkarıldı. Scopus veri tabanından her öğretim üyesinin yayın sayıları, h-indeksi, alıntı sayıları bibliyometrik veri olarak kayıt edildi.
İstatistiksel Analiz
İstatistiksel analiz için SPSS 24.0 istatistik paket programı kullanıldı. Sıklık belirten veriler sayı ve yüzde, sürekli değişkenler ortalama ± standart sapma, ortanca (minimum-maksimum) olarak gösterildi. Sıklık belirten verilerin analizinde ki-kare testi kullanıldı. Devamlı değerler alan verilerin analizinde öncelikle verilerin normal dağılım gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla Kolmogorov-Smirnov testi kullanıldı. Test sonucunda verilerin normal dağılım göstermedikleri belirlendi. Verilerde ikiden fazla grup olması durumunda Kruskal-Wallis testi, iki grup olması durumunda Mann-Whitney U testi ile analiz uygulandı. P değerinin 0,05’ten küçük olması anlamlı farklılık olarak kabul edildi.
BULGULAR
Çalışmamıza dahil edilen anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının 306’sı (%20,2) profesör, 218’i (%14,4) doçent, 157’si (%10,4) doktor öğretim üyesi, 22’si (%4,8) öğretim üyesi uzman doktor, 759’u (%50,2) uzman olarak görev yapmaktaydı.
Çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan, eğitim kurumlarında çalışan, anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının 872’sinin (%57,7) kadın, 640’ının (%42,3) erkek olduğu belirlendi. Kadın akademisyenlerden, 159’u (%18,2) profesör, 117’si (%13,4) doçent, 67’si (%7,7) yardımcı doçent, 46’sı (%5,3) öğretim üyesi uzman, 483’ü (%55,4) uzman unvanlarına sahipti. Erkek akademisyenlerden, 147’si (%23) profesör, 101’i (%15,8) doçent, 90’ı (%14,1) yardımcı doçent, 26’sı (%4,1) öğretim üyesi uzman, 276’sı (%43,1) uzman unvanlarına sahipti. Profesör, doçent, öğretim üyesi uzman ve uzman sayılarında kadın akademisyen sayıları, erkek akademisyenlerden yüksek olarak bulundu (p<0,001, ki-kare testi) (Tablo 1). Kadın akademisyenlerin 54’ünün (%6,2), erkek akademisyenlerden 57’sinin (%8,9) anabilim dalı başkanı olduğu belirlendi (p=0,046, ki-kare testi).
Profesörlerin yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları, doçent (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi), doktor öğretim üyesi (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi), öğretim üyesi uzman doktor (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) ve uzmanlardan (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Doçentlerin yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları profesörlerden anlamlı olarak düşük (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi), doktor öğretim üyeleri (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi), öğretim üyesi uzman doktor (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) ve uzmanlardan (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Doktor öğretim üyelerinin, yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları profesörlerden (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) ve doçentlerden (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) anlamlı olarak düşük, öğretim üyesi uzman doktor (sırasıyla p=0,001, p=0,045, p=0,005, Mann-Whitney U testi) ve uzmanlardan (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi) anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Öğretim üyesi uzman doktorların, yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları profesörlerden (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001, Mann-Whitney U testi), doçentlerden (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001 Mann-Whitney U testi) ve doktor öğretim üyelerinden anlamlı olarak düşük (sırasıyla p=0,001, p=0,045, p=0,005, Mann-Whitney U testi), uzmanlardan (sırasıyla p=0,004, p=0,035, p=0,010, Mann-Whitney U testi) anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının Scopus veri tabanındaki yayın sayısı ortalaması 17,74±22,72 ortanca 9 (0-233), atıf sayısı ortalaması 120,43±222,65 ortanca 34 (0-2.296) ve h-indeks ortalaması 4,03±3,99 ortanca 3 (0-25) olarak belirlendi. Erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının Scopus veri tabanındaki yayın sayısı ortalaması 23,51±24,98 ortanca 18 (0-153), atıf sayısı ortalaması 183,19±322,81 ortanca 73,5 (0-2.906) ve h-indeks ortalaması 5,27±4,71 ortanca 4 (0-24) olarak belirlendi. Erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamaları, kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının anlamlı olarak yüksek bulundu (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001 Mann-Whitney U testi) (Tablo 2).
Profesör unvanına sahip erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının Scopus veri tabanındaki yayın sayısı ortalamaları (p=0,020, Mann-Whitney U testi), atıf sayısı ortalamaları (p=0,005, Mann-Whitney U testi) ve h-indeks ortalamaları (p=0,002, Mann-Whitney U testi) profesör unvanına sahip kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarından anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Doçent unvanına sahip erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının Scopus veri tabanındaki yayın sayısı ortalamaları (p=0,030, Mann-Whitney U testi), atıf sayısı ortalamaları (p=0,008, Mann-Whitney U testi) ve h-indeks ortalamaları (p=0,010, Mann-Whitney U testi) doçent unvanına sahip kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarından anlamlı olarak yüksek bulundu (Tablo 2).
Doktor öğretim üyesi, öğretim üyesi uzman ve uzman unvanına sahip kadın ve erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının Scopus veri tabanındaki yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeks ortalamaları arasında anlamlı farklılık yoktu (p>0,05, Mann-Whitney U testi) (Tablo 2).
Çalışmaya dahil edilen akademik anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının çalışma yerleri olan üniversiteler ve eğitim araştırma hastanelerinde çalışma durumlarına göre yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeksleri incelendiğinde, üniversite hastanelerinde çalışan toplam 802 (%54,4) akademisyenin yayın sayısı ortalaması 27,06±26,45, ortanca 22 (0-233), atıf sayısı ortalaması 199,27±319,87, ortanca 97 (0-2906), h-indeks ortalaması 5,91±4,66, ortanca 5 (0-25); eğitim araştırma hastanelerinde çalışan toplam 690 (%45,6) akademisyenin yayın sayısı ortalaması 10,11±14,41, ortanca 4 (0-94), atıf sayısı ortalaması 58,81±117,70, ortanca 13 (0-877), h-indeks ortalaması 2,51±2,79, ortanca 1 (0-18) olarak belirlendi. Çalışmamızda eğitim araştırma hastanesinde çalışan akademisyenlerin yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeks ortalamaları üniversitelerde çalışan akademisyenlerden anlamlı olarak düşük bulunmuştur (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001 Mann-Whitney U testi).
TARTIŞMA
Ülkemizde akademik kurumlarda görev yapan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının bibliyografik verileri ve buna etki eden faktörlerin analizini yapmayı amaçladığımız bu çalışmamızda; ülkemizde akademik kurumlarda görev yapan 1.512 anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı bulunduğunu, profesör, doçent, öğretim üyesi uzman ve uzman sayılarında kadın akademisyen sayılarının, erkek akademisyenlerden yüksek olduğu ve anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının cinsiyetlerine göre akademik unvanlarının dağılımı açısından anlamlı farklılık bulunduğu, erkek anabilim dalı başkanı sayısının kadın anabilim dalı başkanı sayısından anlamlı olarak yüksek olduğu, erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının yayın sayıları, atıf sayıları ve h-indeks ortalamalarının, kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarından anlamlı olarak yüksek olduğu, cinsiyet farkının ve akademik unvanın bibliyografik parametreler üzerine etkili olduğu belirlenmiştir.
Tıbbın birçok alanında, mutlak değeri uzmanlık alanına göre değişmekle beraber, akademik unvanın ilerlemesi ile h-indeksinde de bir artış görülmektedir (14). Pagel ve Hudetz (15), ABD’de 24 akademik anesteziyoloji departmanında öğretim üyelerinin bibliyografik verilerini inceledikleri çalışmalarında, h-indeksi, yayın sayısı, toplam atıflardaki artışların akademik unvanın yükselmesi ile korelasyon gösterdiğini bulmuşlardır. Moppett ve Hardman (16) İngiltere’de anesteziyoloji alanında 23 akademik departmanda görev yapan 104 akademisyenin toplam yayın sayısı, toplam atıf sayısı, h-indeks ile g-indeks değerini incelemişler ve profesör olmayanlarla profesörleri karşılaştırdıklarında tüm bibliyografik parametrelerin profesörlerde anlamlı olarak yüksek olduğunu belirlemişlerdir. ABD’de görevli akademik kardiyotorasik anesteziyologların bibliyografik verilerini inceleyen Pagel ve Hudetz (17), akademik unvanın yükselmesinin h-indeks, toplam yayın ve toplam atıf sayılarını artırdığını belirlemiştir. Toronto Üniversitesi’nde görevli 268 akademik anesteziyoloğun değerlendirildiği diğer bir çalışmada, akademik unvanın yükselmesi ile h-indeksin yükseldiği vurgulanmıştır (18). Spearman ve ark. (19) akademisyen beyin cerrahları arasında yaptıkları çalışmalarında akademik unvanın yükselmesi ile h-indeks artışını anlamlı bulmuşlardır. Kuzey Amerika’da pediatrik beyin cerrahlarında yapılan başka bir çalışmada akademik unvan yükselmesiyle h-indeks artışının anlamlı olduğu bulunmuştur (20). Çalışmamızda da akademik unvan yükseldikçe, anlamlı bir şekilde yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeksinin arttığı tespit edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından 2014 yılında yayınlanan ‘İnsan Gücü Raporu’na göre Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nda çalışan 13.759 (%41,84) kadın, 19.129 (%58,16) erkek uzman hekim olmak üzere, toplam 32.888 uzman hekim bulunmaktadır (21). Aynı raporda cinsiyete göre en çok kadın uzman hekimin görev yaptığı on branş verilmiştir. Anesteziyoloji ve reanimasyon dalında 1.562 (%61,54) kadın, 976 (%38,46) erkek olmak üzere toplam 2.538 uzman hekim bulunmaktadır. Çalışmamızda ülkemizde akademik çalışma ortamları olan üniversiteler ve Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri incelediğinde, anesteziyoloji ve reanimasyon alanında profesör, doçent, öğretim üyesi uzman ve uzmanlar arasında kadın akademisyen sayıları, erkek akademisyenlerden anlamlı olarak yüksek bulundu. Bu veri Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından 2014 yılında yayınlanan ‘İnsan Gücü Raporu’ ile uyumlu olarak değerlendirildi.
Çalışmamızda kadın anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının yayın sayısı, h-indeks ve atıf sayısı ortalamalarının erkek anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarından anlamlı olarak düşük olduğu belirlenmiştir. Pagel ve Hudetz (15) de ABD’de 24 akademik anesteziyoloji departmanında görev yapan erkek akademisyenlerin h-indeksi, yayın sayısı ve toplam atıf ortalamalarının kadın akademisyenlerden anlamlı olarak yüksek olduğunu bulmuşlardır. Kanada’da yapılan bir çalışmada erkek anesteziyologların, kadın anesteziyologlar ile karşılaştırıldığında, h-indeks, yayın sayısı ve atıf sayılarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (22). Pagel ve Hudetz (23), 397 akademik anesteziyoloğun bibliyografik verilerini inceledikleri çalışmalarında kadın anestezistlerin h-indekslerinin erkek anestezistlerden daha düşük olduğunu belirlemiştir. Myers ve ark. (24), kadın cerrahların erkeklerden daha düşük h-indekslerine sahip olduklarını belirlemişlerdir. Hill ve ark. (25), jinekolojik onkologların h-indekslerinin, erkek cinsiyet ile ve akademik unvan yükseldikçe arttığını bulmuşlardır. Kuzey Amerika’da pediatrik beyin cerrahlarında yapılan bir çalışmada da erkek cinsiyetle h-indeks artışının anlamlı olduğu bulunmuştur (20).
Çeşitli çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, kadınlar akademik kademelerde daha yavaş ilerlemektedir ve daha düşük yayın oranlarına sahiplerdir (25,26). Yapılan çalışmalarda kadınların liderlik pozisyonlarında olma oranlarının daha düşük ve akademik tıptan ayrılma olasılıklarının daha yüksek olduğu vurgulanmaktadır (26). Kadın akademisyenlerin geri çekilmelerine katkıda bulunan faktörler olarak, mentor eksikliği, elverişsiz çalışma kültürü, araştırma önündeki engeller, kadınların toplumsal rolleri gösterilmektedir (25,26). Tıpta cinsiyet eşitsizliğinin günümüzde devam etmesinin nedenleri çok yönlüdür. Bireysel olarak kadın akademisyenler, aile ve kültürel beklentiler ile akademik rolleri arasında kalmaktadır. Kurumsal alanda ise cinsiyet ayrımcılığının nedenlerini en iyi o kurumun iklimi ile açıklamak mümkündür. Kadın akademisyenler için kurum iklimleri “soğuk” olarak tanımlanmaktadır (27). Kurumların içinde bulundukları toplumların kültürel kodlarının uzantısı olduğu düşünülecek olursa, yerleşik toplumsal uygulamaları değiştirmek ve liderlik rollerinin kadınlar için de uygun olduğuna dair örgütsel iklim oluşturmak sorunun çözümüne yardım edebilir. Kurumlar, cinsiyet eşitsizliğini gidermek için çalışmalıdır (27-29).
Çalışmamızda akademisyenlerin çalışma yerlerine göre yayın sayıların atıf sayıları ve h-indeksleri incelendiğinde, üniversitelerde çalışan akademisyenlerin, eğitim araştırma hastanelerinde çalışan akademisyenlere kıyasla yayın ve atıf sayıları ile h-indeks değerlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ülkemizde eğitim araştırma hastanelerinin hizmet yükünün daha fazla olmasının, üniversitelerin ise daha multidisipliner yapılara sahip olması ve araştırmaya yönelme oranlarının daha yüksek olmasının bu sonuca neden olduğunu düşünmekteyiz. Ülkemizde çalışmamızın yapılması sonrasında olan düzenlemeler ile eğitim araştırma hastanelerinin bir kısmının sağlık bilimleri üniversitesi çatısı altında toplanmasının, ileride bu konuda yapılacak çalışmaların değerlendirilmesini zorlaştıracağını düşünmekteyiz. Yaptığımız literatür analizinde ülkemizde ve dünya literatüründe bu yönde bir bilimsel veriye rastlanmamıştır. Gelecekte farklı dallarda yapılacak çalışmalarda bu konunun araştırılması gerektiğini düşünmekteyiz.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın bazı kısıtlılıkları da mevcuttur. Çalışmamızda veri elde etmek amacıyla kullanılan web sitelerindeki listelerde bilgi yanlışlıkları bulunabilir. Ayrıca kadın akademisyenler evlendikten sonra soyadlarında değişiklik yapmış olabilirler. Bu nedenle soy isim değişikliğinden önce ve sonra yapılan yayınların, h-indeksinin veya akademik parametrelerin sayısını ilişkilendirmek ve değiştirmek için kurumların web sitelerinden kontrol edildi.
SONUÇ
Çalışmamız Türkiye’de akademik kadrolarda bulunan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının sayılarının, cinsiyet dağılımlarının, akademik unvan dağılımlarının, idari görev dağılımlarının, Scopus veri tabanında bulunan yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indekslerinin değerlendirildiği ilk çalışmadır. Çalışmamızda, ülkemizde 1.512 anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı bulunduğu, profesör, doçent, öğretim üyesi uzman ve uzmanlarda kadın akademisyen sayılarının, erkek akademisyen sayısından yüksek olduğu; yayın sayısı, atıf sayısı ve h-indeks değerinin, anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlarının akademik unvanları, çalıştıkları kurum ve cinsiyetleri ile istatistiksel olarak anlamlı ilişkisi olduğu belirlenmiştir.
Etik Komite Onayı: Dokuz Eylül Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay alınmıştır (karar no: 2020/16-05, tarih: 13.07.2020).
Hasta Onamı: Bu çalışma hasta onamı gerektirmemektedir.